Çikolata Sanatçısı

Gamze Baş Çikolata Sanatçısı - Özlem Soydan Röportajı

Muhteşem oldu, ben meslek sohbetleri yaparken, konuk yazarlarımızdan Sevgili Özlem Soydan da bir meslek sohbeti yolladı. Kaymaklı ekmek kadayıfı oldu bu durum 🙂 Buyurun keyifle okuyun!



Çikolataya hayat veren kadın Gamze Baş, Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans ve yine aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Fakültesinde yüksek lisans çalışmalarını şeref derecesiyle tamamladıktan sonra özel üniversitelerde eğitim vermeye başladı. İngiltere’de Le Cordon Bleu Patisserie diploma programını bitirerek Londra ve Manchester’da beş yıldızlı otellerde ve pastanelerde çalıştı. Bu arada çikolata üretimine yöneldi ve bu sevdasını Ankara’ya taşıdı. 2011 yılında Varşova’da düzenlenen World Chocolate Masters’ta rakılı çikolatasıyla dikkatleri çekerek ‘en iyi çikolata’ ödülünü aldı. Hiç durmayan meraklı ruhu, biberli ya da çörekotlu çikolata gibi lezzetler yaratmaya devam ediyor.

Benim tanıdığım Gamze edebiyatçı. Bilkent’te tanıştığım, özgünlüğüne ve özgürlüğüne hayran kaldığım bir kadın. Aynı zamanda sinemaya gönül vermiş bir sanat insanı. Farklı dillerdeki becerisini defalarca kanıtlamış, harika bir öğretmen. Derken yıllar sonra bambaşka bir alanda muhteşem başarılara imza attığını öğreniyorum: Çikolata Sanatı.

Özlem Soydan: Sevgili Şef Gamze Baş, bu değişim sürecini senden dinleyebilir miyiz? İlk adımı nasıl attın? Nasıl geldi o “evet, şimdi yapmalıyım” ânı?

Gamze Baş: Merak benim hem karın ağrım hem de motivasyonum. Hayatı, insanları, dünyada neler olup bittiğini merak ediyorum. En çok da kendimi ve neler yapabileceğimi. “Şimdi yapmalıyım” anı da yine böyle bir karın ağrılı dönemde geldi. O dönemde bulunduğum yer ve pozisyonumu sevmeme rağmen merakımın peşinden gittim ve başka bir ülkeye taşınıp aşçılık okuluna kaydoldum.

Şu anda kendisiyle röportajlar yapılan, Beyonce gibi ünlülere servis yapmış ve Türkiye’de farkını kanıtlamış bir değersin. Fakat bu noktaya bir günde gelmedin elbet. Kaç yıl oldu bu işe başlayalı?

Gazme Baş - Çikolata Sanatçısı

– On üç sene olmuş.

Birçok deneyim edindin. Bu sektörde önemli bir yer tutan bir insan olarak durumu değerlendirecek olursan, sence seni farklı kılan nedir? Diğerlerinden farklı ne yapıyorsun?

– Çikolata benim için sadece bir gıda ürünü değil. Her çikolata bir hikaye aslında. Hayalini kurduğum dünyaya açılan kapı gibi. Ben de hayal ettiğim şeye vücut vermeye çalışıyorum ki başkaları da o hayalimi görebilsin. Rakılı çikolata örneğinde olduğu gibi. Yarışmada sunduğum rakılı çikolatanın bir hikayesi vardı ve tadıyla beraber o hikaye bir bütün oldu. Azteklerin yüzyıllarca önce kullandıkları anasondan yola çıkıp, Anadolu’daki rakıya, üzüme kadar gelen ve insanı ırk, zaman, mekan olarak ayırmak yerine “bir” olarak gören bir hikaye.

Eğitimin, hobilerin, çevren gibi geçmişten getirdiğin özelliklerinin ve karakterinin başarına nasıl katkılarda bulunduğunu düşünüyorsun?

– Her insanın dünyaya geldiği andan itibaren bir mizacı var. Hayatın ve seçimlerin o mizaç doğrultusunda şekillendiğini düşünüyorum. Çevre ve eğitimin katkısı tabii ki büyük. Ben çocukken de şimdi de hep masallara, hikayelere, kurguya hayran olmuşumdur. Edebiyat okumam, öğretmenlik yaparken hazırladığım dersler, sinemaya ve tiyatroya hayranlığım, her çikolataya bir kısa film projesi gibi bakmam, ve nihayetinde yakın zamandan beri kısa filmler üzerine çalışmalarım… bunlar hep aynı kapıya çıkartıyor beni.  

Sahip olduğun yeteneği ürüne dönüştürebilmek ve kişilerin yaşamına yarar sağlamak önemli. Becerini insanlara ulaştıramıyor, tanıtamıyor, pazarlayamıyorsan eğer değere dönüştürememişsin demektir. Edebiyat ve eğitim bilimleri okumuş bir kişinin pazarlamayı öğrenmesi zor oldu mu yoksa bunun için bir eğitim mi aldın? Yani kısaca, farklı bir alanda yetişmiş bir kişinin satışı öğrenmesi kolay mı?

– Pazarlama ve satışın işin içine girerek öğrenileceğini öğrendim. Teoriler bir yere kadar faydalı çünkü her ürün/hizmet ve hitap ettiği kesim parmak izi gibi. Onları tanımak gerekiyor. Bir de zaman faktörü var. Zamanla alışkanlıklar, tüketim alışkanlıkları ve değerler değişiyor. Bu konuda en etkili mecra da sosyal medya. O nedenle bir ürünü pazarlayabilmek ve hatta sektöre yön verebilmek için yukardaki konulara açık, şekil alabilen ve böylece şekil verebilen biri olmak gerekli. 

Senin deyiminle, çikolatadan hikayeler yaratıyor ve yaşatıyorsun. Çok etkin bir şekilde kullandığın @gamzebass hesabının yanısıra bir de @cikolatadan.hikayeler hesabın var. Ankara’da gerçekleştirdiğin çikolata atölyelerine katılan kakaolu insanların öykülerini paylaşıyor ve onların yüreklerine bir de bu yolda dokunuyorsun. Sosyal medyanın gücü konusunda girişimcilere neler söylemek istersin?

– Eğer samimiyseniz ve inandığınız bir hikayeniz/ürününüz varsa, sosyal medya bunu anlatabilmek için muhteşem bir şans. Projelendirip çok düşük bütçelerle sunabilirsiniz.

Gamze Baş Çikolata Sanatçısı

‘İnteraktif Çikolata Odası’ isminde bir projen var. Bize biraz bu odadan bahsedip ‘oyunlaştırma’ konusundaki düşüncelerini aktarabilir misin?

– Bu oda çocukluğumdaki bir anıdan/oyundan yola çıkarak gelişti. Küçükken bir sürü insanın deneyimlediği bir şey. Resim kağıdını pastel boyalarla rastgele boyayıp sonra kağıdı tamamen siyaha boyadıktan sonra basmalı kalemle üzerine yazılar yazardık. Siyah boya kazınınca altından farklı renkler çıkardı. Bu her seferinde beni büyülerdi. Sanki gizli kapılar açılmış ve ardındaki renkli dünyaları keşfetmişim gibi heyecanlanırdım. İnteraktif Çikolata Odası’nda da benzer bir hissi tetiklemek istedim. Bu kez pastel boya yerine renkli çikolatalar kullanıp, odayı ziyaret edenlerden çikolata üzerine onlara sorduğum soruların cevabını yazmalarını istedim ve bu konsepti markalarla buluşturdum. 

Özellikle Ankara gibi büyük kentlerde sık karşılaşılan bir düş vardır: İşinden bunalan pasta yapabileceği bir yer açma hayali kurar. Kolay mı bu Gamze? Bu sevdanın peşinden gitmesini önerir misin insanlara?

– Hayır! Net bir şekilde hayır derim. Şunu belirtmem lazım: Pasta yapmakla pastane/kafe açmak arasında dağlar kadar fark var. İlki yaratıcılık, üretim gücü gerektiren bir şey, ikincisi ise işletmecilik disiplini. Eğer ikisine de sahipseniz ancak bu hayalin peşinden gidin diyebilirim.

Biliyorsun, maddi kaygılar ülkemdeki herkesin gündeminde önemli bir yer tutuyor. Bu alanda bir girişimde bulunabilmek için cebinden çok para çıktı mı?

– Paranın öncesinde çok fazla emek ve zaman harcadım, harcıyorum. Bu paradan daha önemli, çünkü zaman geri gelen bir şey değil. En büyük maddi yatırımı ise eğitime yaptım. Bugün o eğitimleri online olarak da alabiliyorsunuz. Fırsatlar gerçekten insanın ayağına geldi. Yine de şunu belirtmek isterim, ben tüm bu çalışmaları yaparken bir yandan da öğretmenlik kariyerime devam ettim. Aşçılık okurken bir yandan çalıştım. Yeni bir projeyi hayata geçirmek isterken bir yandan da hayatınıza devam edebilmeniz gerekiyor.

Günde kaç saat çalışıyorsun?

– Değişiyor. Gün 24 saat, bazen 16-17 saat bazen de 3 saat. Ama kafamın içinde hep birkaç klasör açık. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum.

Bu kadar başarılı olduğuna göre iyi bir şeydir elbet. Peki hiç hata olduğunu düşündüğün, “şimdiki aklım olsa şunu yapmazdım” dediğin bir adımın olmuş mu?

– Tabii ki. Ancak bu adımların hepsinin ortak noktası şu oldu: “Bu ben değilmişim.” Veya “Keşke peşinden gitseymişim.” Yani demek istediğim, eğer bir pişmanlık varsa o da kendimi daha fazla tanımış olmak istediğim içindi; bunu da ancak deneyip yanılarak görebiliyorsunuz.

Rol modelin var mı?

– Potansiyelini gerçekleştirme yolunda, kendiyle ve hayatla uyumlu her kişi rol modelim.

Girişimci olmak isteyen insanlara ne önerirsin? Ne yaparlarsa başarırlar?

– Cevabım hep aynı: kendini ve dünyayı anlamaya çalışmak, kendini aşmaya çalışmak, ve disiplinle çalışmak.

Antalya ile bağlantılı herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musun?

– Türkiye’nin birkaç şehriyle ilgili ve o bölgelerde yetişen ürünlerle ilgili çalışmalarım var. Örneğin Göbeklitepe ile ilgili bir çikolata projesi yaptım; içinde o zengin tarihin hikayesi, ordan esinlenerek yazdığım bir şiir ve çikolatası olan. Antalya ile ilgili de olsun çok isterim. Atölyeler, kısa filmler, hikayeler ve bol çikolata dolu bir çalışma olabilir.

Bu kadar koşturmaca içerisinde bize zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığın için teşekkür ederiz.

– Ben teşekkür ederim.

———————-

Özlem Soydan 1972’de Bursa’da doğdu, Ağrı’da çocuk oldu, Afyon’da okula başladı, Kıbrıs’ta sınıf atlayarak bir acelesi olduğunu ilk kez anladı, Adana’da ergenliği ve liseyi bitirip başkente geçti. 16 yaşındayken “Bilkent’e gidiyorum” diye gittiği Ankara’da çeyrek asır yaşadığını kırkına gelince anladı. Gazete ve hastane deneyimleri ile, muhteşem okullarda gerçekleştirdiği öğretmenlik günlerini bavuluna koyarak çocukluk sevdası Antalya’nın yolunu tuttu. Hiç şüphesiz dünyanın en güzel yeri olan bu eşsiz kentte yaşamakta olsa da her fırsatta sırtına çantasını atıp farklı kültürleri tanımaya doğru yol almaktadır.



Web: https://ozlemsoydan.wordpress.com/

Twitter: https://twitter.com/OzlemSoydan4

Instagram: https://www.instagram.com/captainziggy1/

Facebook: https://www.facebook.com/ozlem.soydan.391420



79

Yorum Yok

    Yorum Bırakın

    1 × three =