İnsan, yeni şeyler öğrendikçe daha özgür, daha gelişmiş ve daha seçkin bir birey haline gelir. Bilinmeyeni en doğru haliyle öğrenmek de ancak bir işin ehilleri tarafından yazılmış olanı okuyarak, ya da bu kişilerle bire bir iletişim kurarak mümkün olur. Bilim, teknoloji, psikoloji, iletişim, kişisel gelişim, tıp, din, tarih ve diğer tüm alanlarda yayınlanmış olan araştırmaların çok büyük bir çoğunluğu ve en önemli olanları İngilizce olarak yazılmıştır veya yazıldıktan sonra İngilizceye çevrilmişlerdir. Bunun sebebi de İngilizcenin günümüzde en çok insan tarafından konuşulan, dünyanın en yaygın dili olmasıdır.
Bugün merak ettiğimiz bir sorunun cevabına erişmek, internette bir kelime aratmak kadar kolay hale gelmiştir. Dans figürlerinden tutun da araba parçası değiştirmeye kadar öğrenilmek istenen her işin yöntemi, YouTube ve WikiHow gibi çevrimiçi platformlarda paylaşılan video ve içeriklerde adım adım, tüm detayıyla anlatılmaktadır. İnternet üzerinden tamamen ücretsiz olarak izlenebilen bu tür eğitsel video ve makalelerin büyük çoğunluğu İngilizce dilinde yayınlanmaktadır. Bazı çevirmenlerin takdire şayan çabasıyla yalnızca birkaç içerik için geliştirilen Türkçe altyazı ya da tercüme desteği olmadığı sürece, İngilizce bilmeyen birinin erişebileceği eğitici video ve makale sayısı da önemli ölçüde düşmektedir. Bu da öğrenmek ve kendini geliştirmek için oldukça sınırlı sayıda kaynağa mahkûm olmak anlamına gelir.
Son yıllarda yetiştirilen dünyaca ünlü ve üstün başarılı bilim adamlarının sayısına bakıldığında, ülkemizdeki üniversiteler ne yazık ki İngiltere, ABD, Kanada ve Avustralya gibi ana dili İngilizce olan ülkelerdeki üniversitelerden bariz biçimde geri kalmıştır. Bu ülkelerdeki üniversiteler de ancak İngilizceyi anlayabilen ve akıcı olarak konuşabilen bireyleri öğrenci olarak kabul etmektedirler. Verilen eğitimin kalitesi göz önünde bulundurulduğunda, kendini daha iyi yetiştirmek isteyen, daha kısa sürede daha fazla bilgi edinmek isteyen bir bireyin yurtdışında eğitim görmeyi amaçlaması olağanüstü veya ayıplanacak bir durum değildir. İngilizce bilmediği takdirde kişinin en iyi üniversitelerde en kaliteli eğitimi görmesi de hayalden öteye geçemeyecektir.
Yalnızca Türkçe konuşabilen bir birey, 195 ülkeden meydana gelen bir dünyada tek bir ülkenin toprağı ve insanlarıyla sınırlıyken, İngilizce ve İspanyolca dillerini de konuşabilen biri için bu rakam en az 39 ülkeye çıkmaktadır. Türkçeden başka dil konuşamayan bir birey yalnızca Türkiye’deki iş fırsatlarına başvurabilirken, İngilizce öğrendiğinde aynı kişiye en az 18 ülkenin daha kapısı açılmış olacaktır. Bu ülkelerde bulunan sayısız işvereni de hesaba kattığımızda, iş bulma olasılığında muazzam bir artış ortaya çıkmaktadır. Aynı kişinin İspanyolca dilini de öğrenmesi, tek başına Türkiye’nin yalnızca %0.5’i temsil ettiği gezegenimizde yer alan ülkelerin %20’sinde ekmek bulabileceği anlamına gelmektedir; hem de belki Türkiye’dekinden çok daha memnun edici olanaklarla.
Öte yandan, 7,53 milyar insanın yaşadığı bir gezegende ruh ikizinizle aynı okulda okuyor ya da aynı mahallede yaşıyor olma olasılığınız ne kadar kuvvetlidir? Bir insanın önce kabuğundan çıkabilmesi, sonra da arkadaş ve eş seçme bakımından doğru tercihi yapabilmesi için mümkün olduğunca fazla insan tanıması gerekmektedir. Ne yazık ki, İngilizce bilmeyen bir Türk vatandaşının tanıyabileceği insan sayısı yaklaşık 80 milyon iken, İngilizce bilen bir Türk vatandaşının tanıyabileceği insan sayısı yaklaşık 1 milyar 500 milyondur. Belki de yıllardır aradığınız ruh ikiziniz, sizden binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede, sizin İngilizce öğrenip onu bulmanızı bekliyordur.
İngilizce ya da başka bir yabancı dili konuşabiliyor olmak, milliyetçiliğe ya da herhangi bir kültürün gelenek, göreneklerine aykırı bir durum teşkil etmemektedir. Aksine, yabancı ülkelerde kendi ulusumuzu daha iyi temsil edebilmek, daha doğru tanıtabilmek ve kültürümüzü yayabilmek adına bizlere yadsınamayacak büyüklükte fayda sağlamaktadır. Örneğin, yabancı dil bilmediğimizde, ülkemiz hakkında aslı olmayan ağır eleştiri ve ithamlarda bulunan birini anlamamız ya da onu düzeltmemiz mümkün olmayacaktır.
Uzun lafın kısası, hangi millete mensup olduğunuza bakmaksızın yabancı dil bilip konuşabiliyor olmak bir kusur değil, bir ayrıcalık olarak algılanmalıdır. İngilizce konuşabilmenin ve farklı kültürler hakkında bilgi sahibi olmanın gelenek ve göreneklerimizi körelttiği gibi kel alaka ve sığ düşüncelere kapılmayarak, dil öğrenme konusunda gençlerimizi baltalamak yerine cesaretlendirmemizin en doğrusu olacağı aşikardır.
Vural Burç ÇAKIR
02.05.2019
Instagram: https://www.instagram.com/vuralburccakir/
Facebook: https://www.facebook.com/vbcakir
Biyografi:
Vural Burç Çakır, 1992 senesinde Ankara’da dünyaya geldi. TED Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesi’nden 2011 senesinde mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde yer bilimleri üzerine lisans eğitimine başladı ve 2016’da mezun oldu. Lisans eğitimi sırasında Erasmus öğrenci değişim programından faydalanarak Portekiz’in Universidade NOVA de Lisboa okulunda staj yaptı ve İspanya’nın Universidad Castilla-La Mancha okulunda bir akademik yarıyıl eğitim gördü. 2015 senesinde alkali-silika tepkimesinin yer bilimleri açısından ele alınması ile ilgili yazdığı proje, TÜBİTAK’ın Yurt İçi Araştırma Projeleri Destekleme Programı tarafından tam burs ile fonlandırıldı.
Profesyonel yaşantısına ilk adımını 2015 senesinin Kasım ayında atan Çakır, Marmotek Madencilik şirketinde yarı-zamanlı olarak İngilizce dilinde yazılmış bazı araştırma makalelerini Türkçe diline çevirdi. 2016’nın Nisan ayında aynı şirket tarafından tam-zamanlı olarak işe alındı ve Denizli’nin Beyağaç ilçesindeki yeraltı kromit madeninde 13 ay boyunca maden jeoloğu olarak çalıştı. 2016’da Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu tarafından Fulbright Yüksek Lisans Bursu’na layık görülen Çakır, 2017’de ABD’ye yerleşerek California State University, Long Beach okulunda duraylı izotop jeokimyası üzerine yüksek lisans eğitimine başladı. Halen yürütmekte olduğu araştırma projesi, Amerika Jeoloji Derneği tarafından tam burs ile desteklendi. 2018 senesinde okulunun Jeoloji Bilimleri Bölümü’nde bir akademik yarıyıl boyunca öğretim asistanı olarak yer bilimlerine giriş seviyesinde eğitim verdi.
Çakır, mesleğiyle ilgili edindiği iş deneyimlerinin yanı sıra, babası Ahmet Çakır’ın nasihatleri ile iş ahlakını ve hayatı öğrenmek adına genç yaştan itibaren pek çok farklı işte görev aldı. 2009 ve 2010 yıllarında birer ay süre ile Ümitköy Vetcomplex Veteriner Kliniği’nde temizlik personeli olarak, 2011 senesinde Migros’ta kasiyer olarak, 2012, 2013, 2015 ve 2016 yıllarında otomobil dergilerinde yazar olarak çalıştı. Okul ve iş hayatının yanında sosyal alanda da kendini geliştirmeyi hedefleyen Çakır, 2012 senesinde AIESEC Ankara derneğine, 2015 senesinde de ESN Ankara Üniversitesi topluluğuna üye olarak uluslararası platformdaki öğrenci gruplarının içinde yer aldı.
Vural Burç Çakır’ın ilgi alanları arasında şiir, satranç, kişisel gelişim, tasarım ve spor bulunmaktadır. İnsanlara, iyilik ve dürüstlükten taviz vermeden de başarı ve varlık sahibi olunabileceğini kanıtlamayı kendine hedef olarak belirlemiştir. Hayalleri arasında Türkiye’de yer bilimlerine ilgi duyan gençler için jeoloji belgeselleri çekmek; çevreyi, çocuk, kadın ve hayvan haklarını korumak üzere dünya çapında etkili olacak girişimlerde bulunmak; adaletli, güvenilir ve merhametli bir lider olarak topluma örnek teşkil etmek bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, A.M. Celal Şengör, Elon Musk, Leonardo Di Caprio ve Justin Trudeau, rol model olarak benimsediği isimlerden bazılarıdır. Çakır, yaşamını ABD’nin Kaliforniya eyaletinde sürdürmektedir.
13
Yorum Yok