Emre Baştürk

Emre Baştürk

Meslek Sohbetlerinin 8. serisinde konuğum Emre Baştürk. Kendisiyle I am Global bünyesinde Pınar Posat vasıtasıyla Hızlı Okuma Eğitimleri sırasında tanıştık. Bildiğimiz üzere yeni bir döneme başladık. Beni takip edenler, en azından bir kere sahneme konuk olan arkadaşlarım şahit olmuşlardır ben özellikle kitap okumaya çok önem veririm. İnsanların kendini geliştirmesi, yeni şeyler öğrenebilmesi ve kendilerini daha iyi ifade edebilmelerinin yolu çok okumaktan geçer. Okumanın yanında sosyalleşmek, girişkenlik ve insan ilişkilerine hem mesleğim gereği hem de kişiliğim gereği ayrıca özen gösteriyorum ve gösterilmesini de istiyorum. Bunları her yazımda uzun uzun bahsettiğim için lafı fazla uzatmadan daha fazla okumak ve gelişmek isteyen arkadaşlara yardımcı olması umuduyla  sizleri bu üç faktörü hem meslek olarak yapan hem de özel hayatına başarıyla uyarlayan Emre Baştürk’le  Meslek Sohbetleri’yle baş başa bırakıyorum.

Emre Baştürk 1988 İzmir doğumlu Eğitmen ve Danışman. Bir çok kuruma eğitimler vermiş ve organizasyonlarda eğitim koordinatörlüğü yapmış. Gerçekten çok başarılı işlere imza attığı için doğal olarak biyografisi epey yoğun, araya kaynamaması adına en alta bırakıyorum 🙂

Meslek hayatına ilk olarak lise yıllarında başlamış Emre, tabi o zamanlar tenefüslerde, ders aralarında öğretmenlerin taklitlerini yapıyormuş. Daha sonrasında bu taklitleri özel günlerde tüm okula yapmaya başlamış. Sosyal ve konuşmaya dayalı ortamlarda bulunmaya o zamandan itibaren başlayan Emre, aynı yıllarda hem okul başkanlığını yürütüyormuş hem de tiyatroda baş rol oyuncusuymuş. İzmir 9 Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesini kazanmış ve üniversiteyi kazanır kazanmaz öğrenci kulüplerinde çalışmaya başlamış. Üniversite son sınıfta ise bir firmada Hızlı Okuma, Hafıza Teknikleri ve aynı zamanda motivasyonla ilgili çalışmaya başlamış. Sonrasında organizasyonlarını yaptığı bir firmanın Ankara’ya daveti üzerine Eğitim Koordinatörü olarak çalışmaya başlamış ve burda tüm Türkiye’yi gezme şansı elde etmiş. Daha sonra İstanbulda bir akademinin kuruluş sürecinde yer almış ve eğitim koordinatörlüğü görevini üstlenmiş. Şimdiye kadar Türkiye’nin yedi farklı bölgesinde farklı farklı insanlarla çalışmış ve görüşme imkanı elde etmiş.

Ben belirli bir yaşa kadar insanların önünde konuşmaktan ve girişken olmaktan çekinen bi insandım (bir önceki yazımdan hatırlarsınız belki bkz: Utangaçlık). Bir çok insanın da benim gibi olduğunu düşünüyorum fakat Emre’nin bu konuda çok şanslı biri olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü çocukluğundan itibaren sosyal olabildiği, insanların birbirine değer verdiği her yaştan insanın saygı ve sevgi çerçevesinde bir arada yaşadığı bir yerde büyümüş ve bugünlere gelmesini de bu çocukluğundan itibaren sosyal olmasına ve çok güzel bir çevreyle doyasıya bir çocukluk geçirmesine bağlı olduğunu ifade etti.

Sosyal olmaktan çekinmeyin

Meslek sohbetlerini takip edenler bilirler insanların alışkanlıkları ve boş zaman değerlendirmeleri o insan hakkında önemli ipuçları barındırır ve insanlar hakkında görüşleri bu eylemler sonucunda ediniriz. Emre’nin çok faydasını gördüğü alışkanlığı girişken olmasıymış. Her görüştüğü veya her seminerine katıldığı insanın üniversiteden beri yanlarına gidip soru sorarmış ve kartvizitlerini alırmış ve buna hala devam ettiğini söyledi. (Biliyorsunuz kiminle nerde karşılaşacağınız belli olmaz). İnsan ilişkilerinde proaktif olmaya çok önem veriyormuş yani aklına biri geliyorsa onu hemen arıyormuş, karşı tarafın aramasını beklemiyormuş. İş dışında da aktif ve sosyal bir hayatı varmış Emre’nin. Arkadaşlık ilişkilerine çok değer veriyor, çocukluk arkadaşlarıyla ve okul arkadaşlarıyla hala görüşmeyi sürdürüyormuş. Müzik dinleyip yürüyüş yapmak, farklı yerleri deneyimlemek, yeni yerler, yeni tatlar keşfetmek hobileri arasında. En büyük hayalini sorduğumda ise;  Çocukluğumdan beri öyle aslında  anlatmayı konuşmayı paylaşmayı çok fazla seviyorum buna aslında çok küçük bir çerçevede başladım önce sınıfta sonra okulda sonra liselerarası sonra izmir sonra türkiyenin farklı yerlerini şehir şehir gezerek paylaşma imkanım oldu bir sonraki aşamada bunu uluslararası bir şekilde anlatmak ve paylaşmaya devam etmek istediğini ifade etti.

Bu mesleği seçmeseydim, yine bu mesleği seçerdim.

Çocukluğudan beri sosyal bir ortamda bulunan ve bunu meslek haline getiren Emre’ye  bu mesleği seçmeseydin seni hangi meslekte görebilirdik diye sorduğumda bunu düşünmek bile istemediğini çünkü mesleğine gerçekten aşık olduğunu söyledi. Gerçekten insanın sevdiği işi yapması gibisi yok bunu Emre vesilesiyle bir kez daha hatırlamış oldum. İnsanın kendini tanıması ve kendini tanımladığı özellikleriyle meslek rotası belirlemesi gerçekten çok önemli. Umarım hepiniz bu mesleği seçmeseydim yine bu mesleği seçerdim diye düşündüğünüz alanlarda çalışırsınız.

İnsan İnsanla Tanır İnsanlığını

İşine bu kadar aşık bir insanın iş hayatında en sevdiği özelliği sormadan olmazdı tabiki. Cevabı size aynen iletiyorum:

İş hayatında en sevdiğim özelliğim sosyalleşmek ve yeni isanlarla tanışmak diyebilirim. İnsan insanla tanır insanlığını diye çok güzel bir söz vardır ben buna gerçekten katılıyorum çünkü; insan farklı insanlarla farklı ortamlarda bir arada olduğu zaman kendini daha iyi tanıyor ve konumlandırıyor. O yüzden hem kendimizi tanıma hem de başkalarını tanıma sürecinde en temel özellik o sosyalleşme yolculuğu çünkü her insan yeni bir dünya o dünyanın kapılarını açtığımız zaman herkesin biricik olduğunu görüyoruz ve bununla birlikte yaşadığımız sıkıntıların, sorunların veya güzelliklerin de benzer olduğunu görüyoruz bu yüzden bu soruya sosyalleşmek ve insan tanımak olarak cevap verebilirim.

Aynı zamanda Emre meslek hayatı boyunca başından geçen en iyi olayı eğitim ve seminerler sonrası katılımcıların yanına gelip soru sorması, fikirlerini ve düşüncelerini paylaşması olarak değerlendiriyor. Ben de konuşmaya katıldığım yerlerde ara verildiğinde mutlaka katılımcıların olduğu alanlara giderim ki tanışıp görüşmek isteyenler bana daha kolay ulaşabilsin, iletişim kurabilsin. Katılımcıların bir çoğu bundan çekinse de ara verildiğinde ya da program bitiminde gelip soru soran, duygularını paylaşan arkadaşlarımla çok güzel bağlar kurduk ve bazılarıyla hala görüşürüm. 🙂

Meslek hayatımızda bizi motive eden, inancımızı tazeleyen iyi ya da kötü bir çok anımız olmuştur bunların arasında Emre’ye iki uç örnek vermesini istedim. Onu en çok motive eden olay işitme engelli arkadaşlarının eğitimine katılmasıymış. Her zaman bunun hayalini kurmuş ve İzmir’de bir eğitim sırasında bu hayalini yaşama imkanı olmuş. En kötü olay olarak hatırladığıysa eğitimler sırasında çok önceden bilet alması gereken bir eğitmen arkadaşına bilet almayı unutması ve mesleğe ilk başladığı zaman yine bir eğitim sırasında insanları birbirleriyle tanıştırırken Daire başkanına Bey yerine Hanım sıfatı kullanmasıymış. Şimdi anlatınca gülümseten bir anı olsa da mesleğe ilk başladığı yıllarda böyle bir olayla karşılaşmak biraz garip hissettirmiş. Aslında bizim kötü olarak değerlendirdiğimiz şeyler ilerde hatırlayınca tebessüme dönüşüyor. Yaşadığımız zaman bunu unutmazsak belki o kötü hislerden daha kolay kurtulabiliriz.

Örnek aldığı isimleri sordum Emre’ye mesleki olarak videoları ve kitaplarıyla ufkunu açan 3 isim söyledi;

Stetphan Kovey

Tony Robbins

Brian Tracy

ve örnek aldığı, tanışmak ve sohbet istediği kişi Tony Robbins olurmuş.

Sosyal medya hayatımızın her alanında mevcut. Özellikle iş hayatında olan insanlar için sosyal medyanın doğru kullanımı gerçekten kritik önem taşıyor. Emre’nin sosyal medyayla ilişkisi pek yokmuş. Doğru kullanıldığında olumlu sonuçlar elde edileceğine inanıyor fakat sosyal medyayı genelde iş odaklı kullanmayı tercih ediyormuş. Meslek hayatında ve sosyal hayatından anlayabileceğimiz gibi Emre yüz yüze iletişimi tercih edenlerden.

 Kendisiyle hızlı okuma eğitimleri sırasında tanıştığım için en merak ettiğim bir kitabı ne kadar kısa sürede okuduğuydu;  650 sayfa civarı bir kitabı küçük bir arayla 5 saat içerisinde okumuş (helal olsun)

Hayata Google Gözlüğüyle Bakmak: Alternatif Versiyon 🙂

Bu röportajı yapmadan önce insanların Hızlı Okumayla ilgili neler düşündüğünü öğrenmek için biraz google a baktım (Bkz: Hayata Google Gözlüğüyle Bakmak) ki işin uzmanını bulmuşken ön yargısı olan arkadaşlarımıza işin doğrusunu anlatabilelim. Araştırma sonucu derlediğim bir kaç soruyu yazdım ve sizlere yanıtlarını aynen iletiyorum:

Hızlı okuma tekniğinin temel amacı nedir?

Hızlı okuma tekniğinin temel amacı şu; normalde kelimeleri hece hece öğrendik, diyelim ki em-re gel-di. Biz bunu 4 bakışta  4 hece şeklinde görüyoruz. Ana amacımız da görme alanını genişleterek bir bakışta bütün kelimeyi/cümleyi görmek. Yani bir bakışta emre geldi’yi gördüğümüz zaman zaten 4 katına çıkıyor. Buradaki temel amacımız görme alanını genişleterek ve aynı zamanda da anlama oranımızı yükseltmek. Çünkü hız arttıkça dikkat ve konsantrasyon da artar. Beyin hızı sever ve zaten normal kapasitesi 600’dür. O yüzden biz kapasitemizi 150-200 den 600 e çıkardığımız zaman beynin normal kapasitesine erişmiş oluyoruz çünkü arada 400 kelimelik bir boşluk var o 400 kelimelik boşluğu azaltıyoruz. Beynimizdeki o 400 kelimelik boşluk azalınca da  içimizdeki ses azalıyor içimizdeki ses azaldığı zaman ya da o boşluk dolduğu zaman da araya endişe stres veya herhangi bir düşünce girmemiş oluyor sonuç olarak dikkatli ve konsantre bir şekilde daha uzun kitap okumuş oluyoruz. Kısacası ana amacımız 1) Görme alanını genişletmek 2) anlama dikkat ve konsantrasyonu arttırmak şeklinde özetleyebiliriz. diye yanıtladı.

Bazen yavaş yavaş okurken bile bir paragrafı anlamadığımız için dönüp dönüp tekrar okumak, bazı önemli yerlerin altını çizmek, bir sayfayı bazen 5 kere okumak gibi problemlerle eminim ki bir çoğumuz karşılaşıyoruz. Bunun temel sebebi aslında yavaş okuduğumuz için anlamıyor olmamızmış. Emre bunu çok güzel bir örnekle açıklıyor; ”Şöyle düşünebiliriz altımızda son model bir araba var. Motoru ve teknik donanımlarıyla gerçekten güzel bir araba. Çevre yoluna, hız limitleri olmayan bir yola çıkıyoruz ama orda 30’la 40’la gittiğimizi düşünelim giderken de sürekli önce gaza basıp sonra frene basıyoruz. Bunun sonucunda hem motor boğulur hem de biz de sıkılmış oluruz. Beyin de aynı sistemle çalışıyor aslında hızlı okuduğumuz zaman ve geriye dönmediğimiz zaman daha iyi anlaruz. Hızlı okumanın temelinde geriye asla dönmemek ve bununla birlikte dudakları asla kıpırdatmamak vardır. Çünkü dudaklar kıpırdadığı zaman veya altını çizgidiğimiz zaman beyin ister istemez yavaşlar. Kalemle çizdiğimiz zaman daha iyi anladığımızı düşünürüz aslında tam tersidir normalde beyin daha fazla okurken kalemle çizdiğimiz zaman beynin okuma oranı o kalemin hızına göre odaklanır ve azalma başlar. O yüzden hızlı okuduğumuz ve geriye dönmediğimiz zaman daha iyi anlar ve algılarız.”

Aslında baktığımız zaman bizim daha iyi anladığımızı sağlayan okuma yolları bizim beyin hızımızı yavaşlatıyor ve anlama oranımızı düşürüyormuş. Sınava hazırlanan öğrenci arkadaşlarımın buna dikkat etmesini öneririm.

Beyni en fazla geliştiren çalışma günde en az 15 dakika kitap okumaktır.” Montaigne

Hızlı Okuma Eğitimleriyle bireylerin kazançları nelerdir diye sordum:

”Şuanki okuma hızı eğer hiç eğitim alınmadıysa 100-200 arasındadır ama beynin kapasitesi 600 dür. Arada nerden bakılsa üç katlık bir fark var. 20-25 yaşlarında bir bireyin ortalama 30 yıllık bir ömrü olduğunu düşünelim. 30 yılda okuyacağınız kitabı 10 senede okuduğunuzda hayatınızda ciddi farklılıklar olacaktır. Okumak beyni en fazla çalıştıran aktivite olduğu için hızlı okuduğumuz zaman kısa sürede daha fazla bilgi edinmiş oluyoruz. Aynı zamanda yapılan bir araştırmaya göre 5 dakika kitap okumak ortalama stresin %65 ini azaltıyor. Beynin kapasitesinin 600 olduğunu söylemiştim. Kullanılmadığı zaman her kullanılmayan şey gibi beynimiz de bir süre sonra yavaşlıyor ya da köreliyor. O yüzden beynin kapasitesini hızlı okumayla beraber tam kapasite çalıştırdığımızda hayatımızın tüm alanını etkileyecek bir farklılık söz konusu oluyor. Ayda 10 kitap okuyanla 100 kitap okuyan arasında elbette ki bir farklılık olacaktır.”

Bu yazıyı okuyacak arkadaşlara Emre’den bir kitap tavsiyesiyle röportajı sonlandırıyorum;

”Stephan Kovey- Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı. İş hayatı, sosyal hayat, aile hayatının dengeli bir şekilde yürütülmesi ve aynı zamanda bunları yürütememenin temel sebeplerini ele alıyor. Herkesin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum.”

Ulaşmak isterseniz bilgileri:

Facebook: https://www.facebook.com/emrebasturkakademi/

Instagram: @emrebasturk_

Emre Baştürk Kimdir:

1988 İzmir doğumludur. İlk ve orta öğrenimi İzmir’de tamamlamıştır. 9 Eylül Üniversitesi İşletme Bölümünden 2012 yılında mezun olmuştur. Üniversite başlangıcından itibaren Avrupa Birliği Projeleri, Sivil Toplum Projeleri ve Öğrenci Kulüp faaliyetleri konusunda koordinatörlük çalışmaları yapmıştır. İstanbul’da 147 ülkeden 1400 genç ile düzenlenen Dünya Gençlik Kongresi’ne delege olarak katılmıştır. Erzurum’da düzenlenen Dünya Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları Organizasyonunda görevli olarak çalışmıştır. 2011-2012 yıllarında Ziya Baran Akademi’de Genel Koordinatörlük ve Eğitmenlik görevini yürütmüştür. T.C. Cumhurbaşkanlığı, T.C. Büyük Millet Meclisi ,T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, T.C. Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği, T.C. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı, T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı; Kredi ve Yurtlar Kurumu, Üniversiteler ve Özel Sektörde faaliyet gösteren kurum eğitimlerinde; Eğitmenlik ve Organizasyon Koordinatörlükleri yapmıştır.

2013-2014 yıllarında PDA Eğitim Danışmanlık şirketinde Eğitim Koordinatörü ve Eğitmen olarak görev yapmıştır. ‘’İş Dünyası Buluşmaları’’ Projesini oluşturmuş ve Organizasyon Koordinatörlüğü yapmıştır. Liderlik ve Yetkinlik Kampları 1 ve 2’nin Projesinin Oluşturmuş; aynı zamanda Hızlı Okuma Eğitmeni ve Kamp Koordinatörü olarak yer almıştır. İletişim, Topluluk Önünde Konuşma ve Hızlı Okuma alanlarında eğitici eğitimleri, sınıf içi eğitimler, seminerler ve danışmanlıklar vermektedir. Konuşma ve Gelişim Atölyesi Projesinin Oluşturulması ve moderatörlüğünü yapmaktadır. ( Öğrenciler ve yetişkinler için ayrı çalışmalar yapılmaktadır. ) Çizgisel Gelişim Kitabının yazılması; aynı zamanda bu projenin video içerik konularında çalışmalar yapmaktadır. Firmaların kurumsallaşma ve eğitim süreçleri için firma içine kendi Akademilerini kurma konusunda danışmanlık yapmaktadır.

Medya ve Yazarlık alanlarında da faaliyetlerini devam eden Baştürk, Kamu ve Özel Sektörde bulunan kurumlarla ve kişilerle eğitmenlik ve danışmanlık alanında çalışmalarına devam etmektedir.

104

Yorum Yok

    Yorum Bırakın

    9 − three =